Gazze Şeridi’nin güneyinde Han Yunus’daki European Gaza Hospital’daki (Avrupa Gazze Hastanesi) Uluslararası Kızılhaç (ICRC) ekibinde İstanbul’dan gönüllü giden Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı Prof. Dr. Ercan Türeci de yer alıyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi Türeci, Alman sivil toplum örgütü Cadus ile gittiği Ukrayna’dan döndükten sadece iki hafta sonra bir başka bir savaş bölgesine gitti. Türeci burada altı hafta süreyle ekip arkadaşları ve yerel sağlık çalışanlarıyla Filistinlileri tedavi edecek.
Diken'den Mesude Erşan'ın haberine göre, Gazze Şeridi’nde hastaneler güvenli değil. Uluslararası insancıl hukuka göre tıbbi tesislere saldırı yasak olsa da İsrail’in hedefindeler. İsrail ordusu, Hamas’ın hastanelerin altında tüneller açtığını ve komuta merkezi olarak kullandığını ileri sürüyor. İçindekilere aldırmadan bomba ve roket yağdırıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Gazze’nin kuzeyindeki terk edilmiş hastanelerde kalan ve aralarında çocukların da olduğu hastaların yiyecek ve su için yalvardığını bildiriyor. Özellikle kadınlar ve çocuklarda büyük kayıplar var.
Bölgede sağlık sistemi tamamen çökmüş. DSÖ böyle giderse Gazze’de tedavi edilmeyen hastalıkların bombalardan daha fazla insanı öldürebileceğini belirtiyor.
Han Yunus’daki tek Türk hekim
Han Yunus, Gazze’ye yaklaşık 25 kilometre mesafede. 250 bin olan nüfusu İsrail saldırılarından sonra 1,5 milyona çıkmış. Bütün şehir ‘mülteci kampı’na dönmüş. Evlerinden sürülen Filistinliler bulabildikleri her çeşit malzemeyle (naylon, çuval, plastik vs.) kurdukları çadırlarda barınmaya çalışıyor.
Hastanede Kızılhaç dışında başka bir sivil toplum örgütü bulunmuyor. Kızılhaçla toplam 12 kişi çalışıyor. Han Yunus’ta Türeci’den başka Türk hekim yok.
Çatışmaların odağı Han Yunus’tan Refah’a doğru kaydığı için hastaneye oradan, kuzeyden (Gazze) doğrudan veya Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneler üzerinden gönderilen vakalar geliyor. Hasta trafiğini bakanlık yönetiyor.
Çevrenin ‘göreli’ sakin olduğu bu aralar günde ortalama 10-12 ameliyat yapıyorlar. En çok patlama yanığı vakalarının geldiğini belirten Türeci, şimdilik ortopedik vakaların oranının azaldığını söyledi. Sair cerrahileri Filistinli meslektaşları sürdürmeye çalışıyor.
Gazze dışına hasta nakli olanaksız. İleri müdahaleye ihtiyacı olan vakalar sevk edilemiyor.
Diyaliz, kanser hastalarının tedavileri aksıyor. Diyaliz makineleri malzeme yokluğundan çalışamaz vaziyette.
Hastalar aç
Büyük cerrahi yapılabilecek ne ekipman ne ilaç ve malzeme ne de yatak ve bakım koşulları var. Anestezik ilaç ve malzemeler de çok kısıtlı. Türeci, “Kelimenin tam anlamıyla sahra/savaş anestezisi yapıyoruz. Yoğun bakımlar bazal koşullarda. Kim gelir ve ilgilenebilirse onların günlük ‘order’larıyla (düzenlemesi) çalışmaya devam ediyor. Takip ve tedavi kısıtlı” dedi.
Yaralılar beslenemiyor. Hastanede günde tek öğün verilebiliyor. Öğleleri üzeri az fasulye, mercimek veya patatesli pilav. Sabah ve akşam öğünlerini kendilerinin halletmeleri gerekiyor. Türeci ağır malnütrisyonda (yeterli beslenemeyen) ve akut beslenme desteğine ihtiyacı olan vakaları bulunduğunu söyledi: “Ama bunları sağlayabilecek nutrisyon (beslenme) ürünlerimiz yok. Konserve et, ton balığı gibi kendi yiyeceklerimizden taşıyıp idare etmeye çalışıyoruz.”
Ameliyat olan güvenli bulduğu hastanede kalmaya devam ediyor
Ameliyatlardan sonrası da büyük sorun. Türeci, “Burada doğal, gündelik hayatla ilgili her şey bitmiş. Su, elektrik, altyapı, yiyecek, yakacak, yatacak… Hiçbir şey yetmiyor, yetemiyor. Hasta taburculuğu neredeyse imkansız. Tedavisi biten hastalar ve varsa yakınları; gidecek yerleri, kimseleri olmadığından, hastanelerin en güvenli yer olduğunu düşündüklerinden çıkmıyor, çıkamıyorlar. Bu yüzden yeni hasta almakta zorluk yaşanıyor” dedi.
Hastane binaları ve aynı kampüsteki hemşirelik okulunun tüm alanları, bahçe Han Yunus’un içi gibi. Her boşluk, mesken edinilmiş. Buna hasta yataklarının arasındaki boşluklar dahil. Türeci, “Sünger, battaniye veya ne bulmuşlarda kullanılıp barınma alanı, en azından uyunabilecek bir mekan haline getirilmiş. Gece biten ameliyatlardan dönerken uyuyan insanların arasından geçiyoruz” dedi.
Kızılhaç ekibiyse hemşire okulunda, mat veya sünger üstünde, uyku tulumunda uyuyor. Kente birkaç kilometre mesafedeki İsrail ordusunun aralıksız roket, top, ağır makineli atışları yaptığını anlatan Türeci, “Amaçlarının korku ve tedirginlik yaratıp halkı boyun eğmeye zorlamak olduğu söyleniyor. Bizim için değişen bir şey yok, işimize bakıyoruz” dedi.
Gerekirse hastanede kalan son kişi olmaya talip
İsrail ordusunun keskin nişancıları özellikle sağlık mensupları ve gazetecileri hedefliyor. Bu nedenle Kızılhaçla gelenlerin, hastane dışına çıkması yasak. Havadan görünür büyüklükteki Kızılhaç bayrakları hem hastane hem de sağlık personelinin konakladığı binanın damına asılmış.
İsrail ordusunun Refah’taki son saldırısından sonra Kızılhaç hastanedeki bütün elemanlarıyla görüşerek, geri dönmek isteyenlere anlayış ve kolaylık gösterileceğini söylemiş. Kızılhaç’ın muhtemel Refah saldırısına yönelik planlama ve hazırlıklar yaptığını düşünen Türeci, şöyle devam etti: “Ortam ve insanların hali göz önünde bulundurulduğunda, Kızılhaç’ın zorunluluk hariç, geri çekilmek gibi bir düşüncesi kanımca yok. Ancak kaçınılmaz koşullar ve kesin mecburiyet halinde hastalara tıbbi süpervizyon sağlayabilecek bir kişi bırakılıp geri çekilmesi düşünülüyor. En kötü olasılıklar halinde kalacak son kişi olmaya talip oldum!”
Kaynak:Medimagazin
Yorum Yazın