OTOPSİ RAPORU ÖLÜME ÇARE OLAMAZ
Ölümün her dakika ensemizin berisinde nefes aldığı bu ahir dünyada, canlar uğruna vermiş olduğumuz mücadelenin adına ‘vaka' deniliyor. Mücadelemizin bittiği yere de ‘otopsi'.
Yorgunluk bize tatsızlık vermiyor. Aniden kalkışlarımızda, her anons sesinde bir titrek nefes daha bırakıyoruz. Tadımızı kaçıran şey; bazı olayların sonunu bilmemiz ve başımız öne eğilecek korkusudur.
Siz hiç yanınızda, gözünüzün önünde çaresizlik içinde ölüme şahit oldunuz mu?
Şimdi gelin size bizzat şahit olduğum, birine anlatırken veya sessizce düşünürken beni benden eden, tüylerimin diken olup bana savaş açtığı, bir ailenin dramını size anlatayım.
31 Aralık sabahı o çetin, o şiddetli kış ayında yer yer kar dağının iki buçuk metre bulduğu, soğuktan ellerimizi ağzımızda ısıtmaya çalıştığımız bu soğuk havada o çağrıyla yüreğimiz de buz kesildi. Yorgun bir ambulanstaydık. Siren sesi yorgunluktan kısılmış bir ambulanstı bizimkisi.
Komuta kontrol merkezinden vakamızı soba zehirlenmesi olarak aldık.
Ulaşımın bu kadar kısıtlı olması koşulların bize çıkardığı onca zorlukla vakanın olduğu adrese ulaşmayı başardık. Komşular, zehirlenen şahısları dışarı çıkartmıştı. Vakit kaybetmeden müdahaleye başladık. Hemen entübe ettik. Biz olay yerine iki ekip ve ekipler dahilinde bir doktor ile beraber gelmiştik. Yanımızda yatan çocuklara müdahale edememenin ne büyük bir acı olduğunu, çaresizlikle birbirimize bakarak anladık.
Onlar o şekilde orada kaldı; biz zemheriyi yaşıyorduk, ama çocuklar çoktan bahar bahçelerinde, güneşten korunmak için girdikleri portakal ağaçlarının altında gülüşüyorlardı. Bunu hissedebiliyordum. Anneye müdahale ettik. Anneyi entübe edip diğer ekibe verdik. Sonra babaya müdahale etmeye başladık.
Babayı entübe ettiğimizde akciğerinden kan geliyordu.Doktor: Artık müdahale etmeyelim. Demesi üzerine bir buçuk saat geçmişti. 4 kişilik ailede sadece anneyi kurtarmanın bize verdiği acıyı taşımak, baba ve iki çocuğunu kurtaramamanın verdiği üzüntüyle yerimizde kala kaldık.
On dört ve on altı yaşlarında bu çocukların ve yanlarında uzanan babanın verdiği bu hüsranı savcı gelene kadar, yaklaşık 1 saat boyunca yorgun ambulansın içinde iliklerime kadar yaşadım. Her yerden feryat sesleri geliyordu. Savcı gelene kadar bütün cesetleri ceset torbalarına koyup yan yana dizmiştik. Savcı ekibiyle beraber geldi, incelemelerde bulundular.
İnceleme bittikten sonra otopsi için cenazeleri ambulansa aldık ve yola çıktık. Meslek hayatımın en zor anıydı; bir “aileyi” otopsiye götürmek. Başımız bu defa birden fazla kez eğilmişti. Mücadelemiz yine takdiri ilâhının kapısında son bulmuştu. Şimdi sıra otopsi işlerindeydi. Evet otopsi; gidenden geriye ne kaldı masası. Onca incelenen otopsilerden sonra hangi raporda sağ çıkacaktı ceset ?
Uzm.Prm.Dr. ZEYNELABİDİN KÖKTEKİN
İlk tarımcı yım paramedikciyim