Zamlar karşısında geçinemez hale gelen sağlıkçılar, çeşitli engellerle nöbete gidemeyen arkadaşların nöbetini satın alıyor. Bu sistemin bir yanı yoksulluğa, bir yanı ağır iş yüküne dayanıyor.
“Sağlık çalışanlarımız, toplumlarımız için, giderek daha fazla önem ve sorumluluk taşıyor. Bizlere düşen, sağlık çalışanlarının üzerlerindeki yükü hafifletmek, fedakarlıklarını ise layığıyla ifade etmektir.”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 2021’in sağlıkçıların yılı olduğunu ilan ederken bu sözleri sarf etmişti. Yıl sağlık emekçilerine ithaf edilse de fedakarlıklarının layığıyla karşılandığını söylemek mümkün değil. Sağlıkçıların ‘Tükendik’ çığlıklarının duyulmadığı, sorunlar karşısında tek bir adım atılmadığı günlerde sağlıkçıların öfkesi de giderek yükseldi. Hükümetin yalnızca hekimleri kapsayan ve bu nedenle sağlık emekçileri arasındaki ayrımcılığı giderek derinleştiren ‘Ücret iyileştirmesi’ düzenlemesi de bu öfke üzerine ertelendi.
Sağlık emekçileri bir yandan düzenleme için iktidarın işaret ettiği ay sonuna gözünü çevirirken bir yandan da zirve yapan döviz kuru, yüksek enflasyon ve yağmur gibi yağan zamlar karşısında geçimini sürdürebileceği geliri sağlamak için türlü yöntemlere başvuruyor.
Bu yöntemlerin en dikkat çekeni nöbet satın alma…
Öncelikle sağlıkçılar arasında uzun süredir var olan ve son zamanlarda çokça yaygınlaşan bu sistemi biraz anlaşılır kılalım. Bir sağlık emekçisine hastane idaresi tarafından yazılan nöbeti onun yerine paraya daha çok ihtiyacı olan bir başka sağlık emekçisi tutuyor.
Nöbet ücreti 100 TL ise nöbeti satan sağlıkçı, nöbeti tutan kişiye bu 100 liranın tamamını ya da bir bölümünü ödüyor. Hatta nöbet sattığı kişiye ek para ödeyenler de var. Bu yöntem doğal olarak usule uygun değil. Ancak sağlık emekçileri arasında bu sistem alabildiğine normal.
Bu uygulamayı sorduğumuz SES MYK Üyesi Eylem Kaya Eroğlu; kimi sağlıkçı çocuk bakımı vs. gibi iş dışındaki yükleri nedeniyle nöbetlerini satmak zorunda kalırken; geçim sıkıntısını daha ağır yaşayan kimi sağlıkçıların ise nöbet satın aldığını ifade ediyor.
İstanbul’da bulunan bir hastanede çeşitli hastanelerde görev yapan ve sağlık zincirinin temel halkalarını oluşturan; hemşire, ebe, hasta taşıma ve temizlik işçisi kadınlarla bir araya geldik. Ayrımcılık, rekabet ve yoksulluk kıskacı altında hayat sürmek istemediklerini ifade eden kadınlar, yaşadıkları yoksulluğu tane tane anlatarak iyileştirmenin tüm sağlık çalışanları için geçerli olmasını talep ediyor.
‘TEK HAYALİM AY SONUNU GETİREBİLMEK’
7 senedir hemşirelik yapan genç bir kadın şu an 25 yaşında. Son süreçte “hekimlere zam” denilerek müjdelenen aldatmacaya öfkeli:
“Zam olayını hemşire odasında televizyondan öğrendik. Annem aradı zam yapılacak diye. Sonra öğrendik ki sadece doktorlara yapılacakmış.
Doktorlar da öğrendi ki zam falan yok; yatan döner sermaye ödemeleri hastaneden değil hazineden verilecekmiş. Hekim harici sağlıkçıların adı hep ‘diğer sağlık çalışanları’ olarak anılıyor.
Hiçbir iyileştirme ve zamda adımız yok. Bu düzenleme ile bizi bölmeyi amaçladılar.”
Genç hemşire, bir kadının geçinebilmek için kendisinden, hayallerinden, arzularından feragat ettiğini anlatıyor. Yüksek enflasyon karşısında alım gücünün düştüğünü ifade eden genç hemşire, “Son zamanlarda dışarı çıktığımı hatırlamıyorum.
Tek başıma yaşamama rağmen mutfak ve ev masraflarımı ancak karşılıyorum. Keman kursuna gidiyordum, bıraktım.
Üç yüz lira çok para değil ama onunla faturalarımı ödüyorum.
Eskiden ‘Evde vakit geçireyim, dinleneyim’ diyordum ama şimdi arkadaşlardan nöbet satın alıyorum, borçları denkleştireyim diye. Normalde ayda bir tane nöbet düşüyor bana. Şimdi aldığım iki nöbet var, daha da verseler onu da alırım. Başka meslek gruplarından arkadaşlarımın hayalleri var, benim neden hiç hayalim yok? Tek hayalim ayın sonunu getirebilmek.”
Çalışma arkadaşlarının da benzer sorunlar yaşadığına dikkat çeken hemşire, birlikte hareket etmeye çağırıyor: “Herkesin bir araya gelmesi gerekiyor. Mesela iş bıraktık pazartesi günü büyüyebilir bu hareket. Zam istiyoruz, çalışma şartlarımız iyileştirilsin istiyoruz.”
BARINABİLME YÖNTEMİ OLARAK NÖBET SATIN ALMA
Bizi fazlasıyla şaşırtan nöbet satın alma yöntemini sağlıkçılar gayet olağan şekilde anlatıyor. Usule uygun olmayan bu yöntemin yaygınlığını merak edip konuyu SES MYK Üyesi Eylem Kaya Eroğlu’na soruyoruz.
Bu yönteme dair Eroğlu’nun anlattıkları idari yaptırım riskini göze almak zorunda kalan sağlıkçıların sayısının oldukça fazla olduğunu gösteriyor. Öyle ki bu yöntem kimi genç sağlık emekçileri için barınma sorununun çözüm yöntemine bile dönüşmüş: “Nöbet satın alma hemşirelerin ne kadar yoksullaştırıldığının göstergesi. Yeni bir şey de değil. Fiziksel koşulu nöbete uygun olmayan, çocuk bakımından dolayı nöbet tutamayacak olan ya da nöbet sayısı çalışma koşullarına göre kendine fazla gelenler bu yükü parasal ihtiyacı daha fazla olan arkadaşlarına satıyor.
Genelde maddi koşulları kötü olan sağlık emekçileri, yaşam standartlarına görece iyi olan hemşire arkadaşlarının iş yüklerini satın alıyorlar esasında. Her koşulda ağır çalışma koşullarına rağmen sağlıkçıların maddi olarak yoksullaştıklarının bir göstergesi bu.
Son dönemde artmasının nedenlerinden birisi pandemide iş yükünün artması, pandemi sonrasına ertelenmiş sağlık ihtiyacının, kronik hastaların bakım ihtiyaçlarının artık sağlık emekçilerinin kaldıramayacağı bir yük haline gelmesidir. İş yükünün çok artmasının yanı sıra iğneden ipliğe her şeye zam gelen bir zamanda yoksullaşmanın artmasına bağlı. Toplu sözleşmede alınan zam ülkenin içerisinde bulunduğu bu koşulda zam olmaktan çıktı.
Genellikle Ankara, İstanbul gibi büyük illerde görev yapan genç hemşirelerin çoğu nöbet satın almayı barınabilmenin bir yöntemi olarak da kullanıyor.”
ORTAYA CANIMIZI KOYUYORUZ AMA BİZE HİÇBİR ŞEY YOK’
Pandemi servisine geçiyoruz. Genç hemşirelerin yoğun olduğu bu serviste sürekli bir koşuşturmaca hali hakim. Koşuşturmaca içinde sorularımızı yanıtlıyorlar. Zam meselesini sorduğumuz 27 yaşındaki bir ebe ‘müjde’ diye sunulan aldatmacaya da ağır çalışma koşullarına da tepkili:
“Sürekli laf oyunu yapıyorlar. Ne zaman ‘Zam yaptık’ deseler altından başka bir şey çıkıyor. Doktorlara verilen zam da aslında verilmemiş. Ebeyim ama iki yıldır pandemi servisinde çalışıyorum. Riskli birim farkı almıyoruz, nöbetlerimiz bile yan ücrete tabi. Canımızı ortaya koyuyoruz ama hiçbir şey yok. Alım gücümüz, yaşam kalitemiz düştü. Üstüne eşitsizlik de ekip ruhunu bozuyor.”
ELİNE GEÇEN MAAŞ ALDIĞI RİSKE DEĞMİYOR
Yeni doğum yapmış süt iznindeki bir başka ebe giriyor söze. Doğum izninde dahi çalıştığını söyleyen ebe artık bu tempoyu kaldıramadığını söylüyor: “Doğum iznim pandemiye denk geldi, o zaman da çalıştım. Bebeğime hastalık bulaştıracağım diye endişeliyim. Şu an süt izninde olduğum için nöbet tutmuyorum. Bu nedenle maaşım çok düşük, hiçbir şey alamıyorum. ‘Sağlıkçılar yine zam aldılar’ diyorlar, alsak yine neyse, almıyoruz da...”
‘SAĞLIK SEN BİZİ ÖNEMSESE DERDİMİZİ DİNLERDİ’
SAĞLIK-Sen üyesi 28 yaşındaki bir hemşire sendikaya, hastane yönetimine, devlete sesleniyor. İş bırakma eylemlerinde ayrışan Sağlık-Sen’in tutumunu eleştiriyor. Sendikanın eyleme dair kendisini bilgilendirmediğini söyleyen hemşire, “Haberlerden görüp gittim eyleme. Üyelerine bir çağrı yapmadı. Önemsemiyorlar bizi. 3 yıldır sendika üyesiyim. Önemseseler, gelip sorunlarımızı dinlerlerdi. Bir kere sendikanın bizi savunurken, tam anlamıyla sorunlarınızı dile getirmesi gerekiyor. Bu ülkede sağlıkçı olmak gerçekten hayal kırıklığı” diyor.
‘Zam’ konusuna değinen hemşire, “Yakınlarımız bile arayıp ‘Hadi iyisiniz yine aldınız zammı’ diyor. İnsanlar burada 2 yıldır pandemi hastalarına bakıyor ama pandemi farkı almıyor. Dünyadaki herkesin korktuğu hastalığa biz 2 yıldır maruz kalıyoruz. Bizi hastane yönetimi de devlet de desteklemiyor. Yardımcı sağlık personeli olarak alınıyoruz ama yoğun bakım ve servislerde hastayla 24 saat boyunca birebir maruz kalan tek sağlık grubuyuz” diye özetliyor sorunlarını. Zam düzenlemesinde ayrımcılığı “Mesleği küçümsemek” olarak niteleyen hemşire, “Hakkımız olan zammı almamız lazım. Özlük haklarımız yok sayılıyor. Sürekli hasta yakınlarından şiddet ve hakaret görüyoruz. Kendimizi güvende hissetmiyoruz. Anketler yapılıyor ama çözüm yok. Sendika, devlet gelip bizi dinlemeli” çağrısında bulunuyor.
TEK BAŞINA DEĞİL BİRLİKTE ÇÖZÜM!
Yine pandemi servisinde görev yapan ve iki üniversite öğrencisi okuttuğunu söyleyen 20 yıllık bir ebe ise “Çok zorlanıyorum. Kirada oturuyorum. Eşim emekli ama kafede çalışmaya başladı. Pandemi boyunca ücret alamadı. Geçinemediğimiz için kardeşlerimden destek alıyorum. Bu işi yapan herkesin vicdanlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu iş sadece parayla yapılmaz. Teşekkür bile alamıyoruz. Hakkımızın karşılığını alamıyoruz. Deliriyorum bazen. Çocuğun en basit ihtiyacını bile karşılayamıyorum çünkü. ‘Ben böyle bu durumdayken benden nasıl böyle şeyler ister’ diye kızıyorum çocuğuma ama o öfkem geçince çığlığımın, onun taleplerine değil benim yetememe durumuma olduğunu anlıyorum. Tek başımıza bir şey yapamayız. Birlik olursak, o sendika bu sendika demeden, ancak o zaman sorunları çözebiliriz.”
‘BİR ZİNCİRİN BÜTÜN PARÇALARIYIZ’
Hemşirelerle ve ebelerle görüştüğümüz sıra biri içeriye kafasını uzatıyor. Geçim derdi, ağır çalışma koşulları derken onun da söyleyecek çok sözü olduğu belli. En sevdiği şeyin kitap okumak, tiyatro izlemek olduğunu anlatıyor. Farklı kademelerden sağlık çalışanlarını bir zincirin parçası olarak tarif eden işçi, bu yüzden iş kolunda görevli herkesin ücretlerinin iyileştirilmesi gerektiğini vurguluyor: “Zam denildiği zaman doktordan, temizlikçiye herkesin zam alması gerekiyor. Aldığımız ne ki yetsin. Aralık olmasına rağmen doğal gazı açmadım. Geçen muz almak istedim, dokundum dokundum bıraktım. Üniversiteye giden iki çocuğum var, onların ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorum. Her seferinde ‘öf anne, yeter anne’ diyorlar. Gençler gezmek, yemek, içmek istiyor. İkisini karşılıyorsam sekizini karşılayamıyorum. O yüzden evde hep çatışma halindeyiz” diyor.
5 yıldır bot alamadığını ifade eden işçi, “Çünkü onu alırsam evin ihtiyaçlarını karşılayamayacağım. Mecbur kendinden fedakarlık yapıyorsun. Biz de insanız, iki arkadaşımızla oturup kahve içelim, üstümüze bir şey alalım, kendimizi mutlu edelim istiyoruz. Ama bu şartlarda hiçbirini yapamıyoruz. Tiyatroya, sinemaya giderdim eskiden, kitap alır okurdum. Şimdi tiyatro hayal, kitap alamıyorum. Bütün sağlık çalışanları birlik olsaydı; bugün sesimizi duyurmuş, istediklerimizi almış olacaktık” diyerek çözüm önerisinde bulunuyor.
Hasta taşıma işçisi bir kadın da “Çocuklar bir yandan okuyor bir yandan destek oluyorlar, öyle olmazsa zaten geçinemezsin. Kızım ücretli öğretmen, asgari ücret bile almıyor. 21 yıl okul okudu, bu mu yani?” diye soruyor. (evrensel.net/haber/449825/hastanelerde-satilik-nobet-donemi)
Bunlar da İlginizi Çekebilir
Yorum Yazın