Zorlu salgın günlerini geride bırakan ancak halen iş yükü altında ezilmeye devam eden sağlık çalışanlarının Mayıs ayında ana gündem maddelerinden biri yine şiddet oldu.
Zorlu salgın günlerini geride bırakan ancak halen iş yükü altında ezilmeye devam eden sağlık çalışanlarının Mayıs ayında ana gündem maddelerinden biri yine şiddet oldu.
Sağlıkta şiddeti katalog suç kapsamına dahil eden kanunun yürürlüğe girmesi, kuşkusuz önemli bir adımdır. Ancak bu adımın uygulamadaki seyrinin de bir o kadar önem taşıdığı açıktır.
Kolluk ve yargı mensuplarının, şiddet uygulayanlara yönelik geçmişte zaman zaman tanık olduğumuz müsamahakar tavırlarının yeni kanunla son bulması gerekmektedir.
Aksi durumda, kanuni düzenlemeye rağmen vicdanlar sızlamaya devam eder ki bundan da en fazla hayati önemi tartışılmaz sağlık hizmet zinciri zarar görecektir.
Çünkü geldiğimiz aşamada sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, toplumsal bir soruna dönüşmüş durumdadır. Şöyle ki şiddetin sebepleri hususunda sağlık sisteminin alt yapısı kadar toplumun karakteristik özelliklerinin de etkili olduğu görülmektedir.
Örneğin; eğitim durumu, sosyal statüsü, yaşı, cinsi ne olursa olsun bir hasta veyahut hasta yakını, sağlık hizmeti alırken, herhangi bir sorunla karşılaştığında ya da makul olmayan talebi karşılanmadığında, hemen sözlü ya da fiziki “ceza kesme”ye yönelebilmektedir.
Bu duruma; istihdam yetersizliği, aşırı iş yükü gibi nedenlerle çalışanları meslekten soğutan sağlık sisteminin tarihi sorunları da eklendiğinde, ortaya her ay yayınlamış olduğumuz iç karartıcı sağlıkta şiddet tablosu çıkmaktadır.
Kaldı ki bu tablo, sahada yaşananın küçük bir kısmını yansıtmaktadır. Başta yöneticiler olmak üzere sağlık çalışanlarının da çok iyi bildiği gibi gerçek tablo, Sağlık-Sen’in tespit edip kamuoyuyla paylaştıklarının çok daha ötesindedir.
Bu nedenle, karar vericiler, yasal düzenlemelerle yetinmemeli, şiddetin başlıca sebepleri ve önleyici adımlar hususunda da bir an önce harekete geçmelidir.
Bu değerlendirmeler ışığında Mayıs ayında gerçekleştirilen şiddet olaylarına baktığımızda, 33 saldırganın neden olduğu 15 şiddet vakasının yaşandığını görüyoruz. Yaşanan olaylarda 21 sağlık çalışanı mağdur oldu.
Ay boyunca yaşanan 15 şiddet olayının 13’üne hasta ve hasta yakınları neden olurken, 2’sine kendini bilmez kişiler sebebiyet verdi.
Hasta ve hasta yakınlarının şifa dağıtan sağlık çalışanlarına yönelik saldırgan tutumu, sağlık çalışanlarının görevlerini tedirginlikle yapmasına neden olmaktadır. Bu durum sağlık çalışanlarının görevini en iyi şekilde yapmalarını engellerken, aynı zamanda istifaların çoğalmasına neden olmakta, sağlık sisteminin geleceğini tehlikeye sokmaktadır.
Mayıs ayı boyunca şiddet vakalarının 13’ü hem sözlü hem fiili, 2’si sözlü olarak vuku buldu.
Şiddet olaylarının 10’u hastanelerde, 3’ü aile sağlığı merkezlerinde, 2’si ise kliniklerde gerçekleşti.
Ay boyunca yaşanan 15 şiddet olayında; 11 doktor, 4 acil tıp teknisyeni, 2 güvenlik görevlisi, 1 hemşire ve 3 diğer sağlık çalışanı mağdur oldu.
Şiddet vakalarına sebebiyet veren 33 saldırganın 17’si hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Gözaltına alınan 12 saldırgan serbest bırakıldı. 2 saldırgan hakkında soruşturma başlatılırken, 2 saldırgan ise tutuklandı.
Mayıs ayında adli mercilerin verdiği kararlar bir nebze olsun yüreklere su serperken yine de şiddeti caydırıcı nitelikte değildi.
Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kendisine “askere gidebilir” raporu veren doktora hem sözlü hem de fiziksel şiddet uygulayan saldırgan, yargılandığı mahkemece 7 bin 80 TL para cezasına çarptırıldı.
Kahramanmaraş 10’uncu Asliye Ceza Mahkemesi, sosyal medya üzerinden doktorlara küfrettiği iddiasıyla yargıladığı sanığa, 3 ay 22 gün hapis cezası verdi. Ancak hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Ankara’da bir hastanede kendilerini uyaran hemşire, doktor ve güvenlik görevlilerini darp eden 4 sanık tutuksuz yargılandı. Mahkeme sanıklardan birine 9 ay 10 gün ceza verirken, diğer 3 sanığı 8 ay 10 gün cezaya çarptırdı. Aynı zamanda sanıklara adli para cezası verildi. Ancak 4 sanık için de hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Öte yandan hemşire Türkan Aydoğmuş’un İstanbul Haseki Kardiyoloji Enstitüsü’nde ‘amiri’ konumundaki doktorun psikolojik tacizine maruz kaldığına yönelik bireysel başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi, “Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı”nın ihlal edildiğine karar verdi. Aynı zamanda hemşire Aydoğmuş’un maddi tazminat talebi kabul edildi.
Sağlık-Sen Genel Başkanı Durmuş: Neden Olan Sorunlar Çözüme Kavuşmadıkça Şiddet Son Bulmaz
Mayıs ayı raporunu değerlendiren Sağlık-Sen Genel Başkanı Semih Durmuş, şu ifadeleri kullandı:
“Şiddeti önleme amacıyla TBMM’den geçen sağlıkta şiddet yasasıyla birlikte çok büyük adım atıldı. Sağlıkta şiddet katalog suçlar arasına dahil edildi. Bundan sonra saldırganların en ağır şekilde cezalandırılacağına inanıyoruz. Ancak kanunların da kendi başına yeterli olmayacağını biliyoruz. Sağlıkta şiddete neden olan sorunların kökenine inilmedikçe, bu sorunlar çözüme kavuşmadıkça şiddetin son bulmayacağını söyleyebiliriz. Yetkililerin yasada gösterdikleri örnek dayanışmayı kronik sorunların çözümü için de göstermesini bekliyoruz. Aksi halde şiddet sağlık çalışanlarının ‘kaderi’ olmayı sürdürecektir. Yetkili sendika olarak, bu durumu kabul etmiyoruz, itiraz ediyoruz, reddediyoruz.”
Yorum Yazın