Bilim insanları, aşı olmanın faydalarının risklerinden çok daha ağır bastığını söylüyor.
8 ülkeden 99 milyondan fazla kişi üzerinde yapılan küresel bir çalışma, COVID-19 aşılarının çok nadir görülen ancak zararlı olan iki yeni yan etkisini tespit etti. Bu keşif, aşılanmış kişilerin sağlık durumlarının daha iyi izlenmesine yol açabilecek bir gelişme sağladı.
Auckland Üniversitesi'nin ev sahipliği yaptığı Küresel Aşı Veri Ağı (GVDN) adlı uluslararası işbirliğine katılan araştırmacılar, COVID-19 aşısı olduktan sonra hastaların daha büyük bir risk taşıyıp taşımadığını görmek için nöroloji, kan ve kalple ilgili 13 tıbbi durumu değerlendirdi.
Çalışmada, kimlik bilgileri gizlenmiş milyonlarca COVID-19 aşısı olan kişinin verilerini inceledi ve aşı olduktan sonrasıyla öncesi karşılaştırıldığında çeşitli dönemlerde daha büyük bir sağlık durumu geliştirme riski olup olmadığını inceledi.
Bazı hastaların mRNA aşılarından sonra miyokardit ve perikardit gibi kalp iltihabı rahatsızlıklarına yakalandığı, bazılarındaysa viral vektör aşılarından sonra kas zayıflatan Guillain-Barré sendromu ve beyinde bir tür kan pıhtılaşması oluştuğu tespit edildi.
Araştırmacılar ayrıca viral vektör aşılarından sonra omuriliğin bir kısmında iltihaplanma (transvers miyelit) ve bazı kişilerde hem viral vektör hem de mRNA aşısından sonra akut dissemine ensefalomiyelit diye de bilinen beyin ve omurilikte iltihaplanma ve şişme belirtileri buldu.
Ancak esas koronavirüs enfeksiyonundan sonra nörolojik bir rahatsızlık geçirme riskinin, COVID-19 aşısından sonraki riske kıyasla yaklaşık 617 kat daha yüksek olduğunu belirten bilim insanları, "aşı olmanın faydalarının risklerinden önemli ölçüde daha ağır bastığını" öne sürüyor.
Bilim insanları, "Bu çok ülkeli analiz; miyokardit, perikardit, Guillain-Barré sendromu ve serebral venöz sinüs trombozu için önceden belirlenmiş sinyalleri doğruladı" diye yazdı ve daha fazla çalışma gerektiren "diğer potansiyel sinyallerin" de belirlendiğini ekledi
Çalışmanın ortak yazarı Kristina Faksová yaptığı açıklamada, "Bu çalışmadaki popülasyonun büyüklüğü, nadir görülen potansiyel aşı sinyallerinin tespit edilme olasılığını arttırdı. Tek bir merkez ya da bölgenin çok nadir sinyalleri tespit etmek için yeterince büyük bir popülasyona sahip olması pek mümkün değil" dedi.
Araştırmacılar, COVID-19 aşılarının mevcut anlayışını geliştirmek ve büyük veriler kullanarak güvenirliğini daha iyi ortaya çıkarmak için daha fazla çalışma yürütüyor.
Çalışmanın bir diğer yazarı Helen Petousis-Harris, "Veri panellerini kamuya açık hale getirerek, daha fazla şeffaflığı, sağlık sektörü ve kamuoyuyla daha güçlü iletişimi destekleyebiliyoruz" dedi.
Çalışmada COVID-19 aşısından sonra görülen nadir sinyalleri tespit edilse de bilim insanları bu bulguların "ilişkilerini doğrulamak ve klinik önemini değerlendirmek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini" söylüyor.
Kaynak:Medimagazin
Yorum Yazın